Sevgili(!) memleketimizde bir süredir Blogger'a uygulanan sansürün de etkisiyle bloguma uğramıyorum bile ne zamandır. En son yazdığım yazıma şöyle bir baktım da, ne de güzel isabet olmuş. Böyle yasakları gördükçe daha da depreşiyor insanın gitme isteği.
Uzun zaman sonrasında bloguma girmeyi bir deniyeyim dedim, baktım girebiliyorum çok şaşırdım, "yasak kalkmış hemen vay anasını" dedim kendi kendime sevindirik oldum hatta(nelere sevinir olduk hale bak). Ama sonradan fark ettim ki Türkiye'de değilim ki ben!!!
Velhasıl yasakların, ayıpların, günahların bol olduğu, bedellerin bol bol ödendiği bir ülkede yaşamak ne kadar zor geliyor ne kadar ağır geliyor insana bir yerden sonra. Hele yaş ilerledikçe, harcanan emekler biriktikçe ve şöyle bir dönüp baktığınızda elinizde koskoca bir hiç gördüğünüzde daha ağır geliyor. Her gidişinde "bu sefer dönmeyeyim artık" diyor. Etafta mutlu insanları, yasakların olmadığı sokakları gördükçe daha da depreşiyor özgürlük isteği, huzur isteği...ve bir de John Lehnon'un şarkısını daha bir dinler oluyor...
Sahi ya kim oluyor bu zat-ı muhterem?
Kim nereye gidiyor?
Ne özgürlüğü?
Kim bu özgür olmak isteyen?
Özgürlük diye inleyen?
Ben oluyorum efendim.
Ta kendisiyim hem de.
Hazır blogger'a erişimim varken hatta o kadar özgür olmak istiyorum ki, küfürler yağdırmak istiyorum buradan binlerce kere...
Özgürlük olsun istyorum. Sonsuz huzur olsun istiyorum. Sınırlar olmasın, ayrılıklar gayrılıklar, engeller, pislikler olmasın istiyorum.
Ne çok şey istiyorum değil mi? İyisimi John Lehnon dinleyeyim, onun şarkısındaki dünyayı hayallerimde yaşayayım...